ASUTAY Law & Mediation
CLICK TO PAY

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ MUAMELE VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA

Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini 161-166 arasındaki altı maddede düzenlemiştir. Bu sebepler konularına, kanunda özel olarak düzenlenip düzenlenmediklerine göre "özel-genel boşanma sebepleri" ve evlilik üzerindeki etkilerine, evlilik birliğini çekilmez hâle getirip getirmediklerine göre "mutlak-nispi boşanma sebepleri" olarak sınıflandırılabilirler. 

Zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı belirli olgulara dayandıklarından özel boşanma sebeplerini oluştururlar ve sınırlı sayıdadırlar. Buna karşılık, evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1,2) ile eşlerin anlaşması (m. 166/3) ve fiili ayrılık (m. 166/4) ise belli bir olguyu göstermeyen ve önceden belirlenemeyen nitelikte olduklarından genel boşanma nedenlerini oluştururlar (Gençcan, Ö: Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2017, s. 120-121). 

Diğer yandan, bir olay evlilik ilişkisi üzerindeki etkisine bakılmaksızın boşanma hakkını verebiliyorsa, mutlak boşanma sebebinden; boşanma sebebi olarak gösterilen olgunun açılmış davada ispat edilmesi boşanma kararı verilmesi için yeterli değilse nispi boşanma sebebinden söz edilir. Nispi boşanma sebeplerinde ispat edilen olgu veya olayın diğer eş için ortak hayatı çekilmez hâle getirip getirmediğinin de hâkimce araştırılması gerekir (Gençcan, s.121; Akıntürk, T./Ateş, D: Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 244-245). 

"Özel bir boşanma sebebi" olarak kanunda sayılan "hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış" başlıklı TMK'nın 162. Maddesine göre; 

"Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. 

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. 

Affeden tarafın dava hakkı yoktur". 

Görüldüğü üzere, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi ile hâkim tarafından evlilik birliğinin çekilmez hâle gelip gelmediği şartını araştırmaya gerek kalmaksızın, boşanma kararı verilebilecektir. Başka bir deyişle TMK'nın 162. maddesi mutlak bir boşanma sebebi olup bu maddenin üç ayrı boşanma sebebi saydığı söylenebilir. 

Şöyle ki, madde metninde geçen "hayata kast" ifadesi ile eşini öldürme girişiminde bulunmak, onu intihara zorlamak gibi eşlerden biri tarafından diğerinin hayatına karşı yapılmış acı sonuç doğuran davranışlar kastedilmektedir (Akıntürk/Ateş, s. 249; Dural, M./Öğüz, T./Gümüş, M.A: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, Şubat 2019, s.110). 

"Pek kötü davranış"; eşlerden birinin diğerine uyguladığı, vücut bütünlüğünü, bedensel veya ruhsal sağlığını bozucu ya da tehlikeye düşürücü davranışlardır. Dövme ve fiziksel şiddet uygulama, evden kovma, aç bırakma, anormal cinsel ilişkiye zorlama gibi davranışlar pek kötü davranışa örnek olarak gösterilebilir. İşlenen fiilin devamlılık arzetmesi zorunlu olmamakla birlikte pek kötü davranış eyleminin zülüm ve işkence boyutunda olması gerekmektedir (Gençcan, s.184). 

Eski Medeni Kanunu'nda yer almayan ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen "onur kırıcı davranış" ise, eşlerden birinin diğerine hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırıdır (Dural/Öğüz/Gümüş: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, Şubat 2019, s.111). Ayrıca her türlü onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı bir davranışın boşanma sebebi sayıldığı da bilinmelidir.

Hemen belirtilmelidir ki, diğer eşin hayatına kast eden veya pek kötü ya da onur kırıcı davranışta bulunan eşin bunu kasten işlemesi ve ayırt etme gücünün bulunması gerekmektedir. 

Madde de sayılan her üç neden içinde, kusursuz olan eşin dava hakkı iki hâlde düşer. Bunlardan biri;

1-Kusursuz eşin, hayatına kastetmiş veya kendisine pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunmuş olan eşini affetmesi,

2-Altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü sürelerin geçirilmiş olmasıdır. 

Hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanmaya ilişkin farklı somut olayların değerlendirildiği Yüksek Mahkeme İçtihatları şu şekildedir: 

Yargıtay HGK’nun 2017/2-2420 E. – 2019/750 K. 20.06.2019 Tarihli ilamında; “Somut olaya gelindiğinde; …Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, tarafların fiilen ayrı yaşamaya başladığı dönemde davacı-karşı davalı erkeğin ortak çocuk Yağmur'u görmek için müşterek haneye gittiği, kapının girişinde tarafların tartışmaya başladıkları, karşılıklı itiş kakış yaşandığı, erkeğin içeri girip eşini yatak odasına götürerek koluna vurduğu, saçını çektiği ve tanık ifadesine göre erkek eşin elinde bir yumak saç kaldığı, bu olay nedeniyle Silifke Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/1276 E., 2013/198 K. sayılı dosyasında tarafların yargılanarak ceza aldığı, bu olaydan iki gün sonra da davalı-karşı davacı kadının boşanma davası açtığı, diğer yandan erkeğin eşini etrafta "ahlâksız, içkici" gibi sözlerle kötülediği tüm dosya kapsamı ile sabittir. Davalı-karşı davacı kadının ceza dosyasına konu fiziksel şiddet eylemi nedeniyle eşini affettiğine dair herhangi bir delil de bulunmamaktadır. O hâlde, davacı-karşı davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uygulaması ve sarf ettiği hakaret sözcükleri dikkate alındığında bu eylemlerin onur kırıcı davranış sayılacağı, dolayısıyla TMK'nın 162. maddesinde belirtilen koşulların oluştuğu ve kadın eşin karşı davasının kabulü gerektiği belirgindir.” Belirtilmiştir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2019/8705 E. 2020/415 K. 28.01.2020 Tarihli ilamında; “Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-davalı erkeğin eşine birkaç defa fiziksel şiddet uyguladığı ve fiziksel şiddet nedeniyle kadının kulak arkasında yırtılma oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı-davalının eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesi uyarınca davanın kabulü gerekmektedir.” Belirtilmiştir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2018/196 E. 2019/929 K. 12.02.2019 Tarihli ilamında; “Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; mahkemece davacı-karşı davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, davalı-karşı davacı kadının da birden fazla kez başkaları yanında ve ayrıca mesaj atmak suretiyle, eşine sen erkek misin, sen aynaya bakmıyor musun, kendini görmüyor musun, kuş beyinli, salak ve gerizekalı tarzı hakaretlerde bulunduğu ancak boşanmaya sebebiyet veren olaylarda yine de davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, dosya kapsamına yansıyan hakaret ve aşağılamaların sıklığı ile içerikleri ve ağırlığı dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe onur kırıcı davranışta bulunduğu görülmekle, davacı-karşı davalı erkeğin de boşanma davasının (TMK m. 162) kabulü zorunlu hale gelmiştir.” Belirtilmiştir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2016/15596 E. 2018/4776 K. 10.04.2018 Tarihli ilamında; “… davalı-davacı erkeğin ortak çocuklar ile davacı-davalı kadına hakaret ettiği, ortak çocuklara fiziksel şiddet uyguladığı, davacı-davalı kadına da birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığı en son olayda kadının kafasına yumruk attığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, davalı-davacı erkeğin, davacı-davalı kadına pek kötü ve onur kırıcı davranışta bulunduğunun (TMK m. 162) kabulü gerekir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2015/13666 E. 2016/4293 K. 07.03.2016 Tarihli ilamında; “Davacının dilekçesindeki açıklamalardan; davanın pek fena muamele ve onur kırıcı davranış (TMK m.162) sebebiyle boşanma davası olduğu açıktır. Hükmün gerekçesinde "davacı kadının ve çocukların sürekli olarak fiziki şiddet gördüğü, davalının kızına ve eşine sürekli küfrettiği" sabit kabul edilmiş, toplanan delillerden şiddetin sürekli olduğu, davalının eşine her kızdığında bir şeyler fırlattığı, eşyaları kırdığı, arabasını yakmaya kalktığı, eşi ve kızına sürekli sinkaflı küfür ettiği anlaşılmıştır. Süreklilik gösteren fiziki şiddet "pek fena muamele" oluşturur. Bu durumda kadının davası bakımından, Türk Medeni Kanununun 162. maddesinde yer alan boşanma sebebi oluşmuştur.” 

Yargıtay 2.HD.’nin 2011/22356 E. 2012/752 K. 19.01.2012 Tarihli ilamında; “Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı-davalı kadının ayrılık süresi içinde kocasını bir başka erkekle aldattığı ve bu ilişkisinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 162. maddesindeki "onur kırıcı davranış" sebebi gerçekleşmiştir. Öyleyse davalı-davacı kocanın bu sebebe dayalı boşanma davasının da kabulü gerekir.” 

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ MUAMELE VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA DAVASININ TMK’NUN 162/2. VE 162/3. MADDELERİNİN MEVCUDİYETİ HALİNDE AÇILAMAZ. 

Bunlar ise;

1-Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Bu süreler hak düşürücü süreler olup bu sebebe dayalı boşanma davası bu süreler içinde açılmalıdır aksi halde dava usulden reddedilir. Bu sürelerin hesabında eğer eylemler birden çok gerçekleşmiş veya süreç içerisinde devam etmişse sürenin başlangıcı son eylemden itibaren hesaplanır. 

2-Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Ancak affın geçerli olması için, olaydan sonra gerçekleşmesi ve kayıtsız şartsız bir irade ile mevcut olması veya en azından affı gösteren somut bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekip af olgusunun iddia edenin somut delillerle ispat etmesi zorunludur. 

Af olgusuna dayalı farklı somut olaylara ilişkin Yüksek Mahkeme içtihatları şu şekildedir; 

Yargıtay 2. HD.’nin 2016/11205 E. 2018/1791 K. 12.02.2018 Tarihli ilamında; “Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlaması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre tarafların dava açıldıktan sonra bir araya geldikleri, ortak konutta birlikte yaşadıkları dosya içerisinde bulunan fotoğraflardan anlaşılmakla davacı erkek, davalı kadının kusurlarını affetmiştir… Davalı için kusur sayılabilecek tüm davranışlar affedildiğine göre davalı kusursuzdur.” 

Yargıtay 2. HD.’nin 2015/14215 E. 2016/4389 K. 07.03.2016 Tarihli ilamında; “Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi gereğince pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, her türlü kötü veya onur kırıcı davranış değil, ağır derecede pek kötü veya onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi gerekir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı erkeğin başka bir kadınla duygusal içerikte mesajlaşmak suretiyle güven sarsıcı davranışlar sergilediği, eşine karşı ilgisiz davrandığı, birlik görevlerini yerine getirmediği ve ''sen ne işe yararsın diyerek'' eşini aşağıladığı anlaşılmaktadır. Davalı erkeğe kusur olarak yüklenen eşine yönelik fiziksel şiddet fiilinin 2012 yılı Mayıs ayında gerçekleştiği ve sonrasında evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam ettiği anlaşılmakta olup, kadının bu olayı affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmelidir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez. Bu duruma göre davalı erkeğin gerçekleşen kusurlu davranışları pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli değildir. Davacı kadının açtığı davada Türk Medeni Kanununun 162. maddesi koşulları oluşmadığı halde, kadının Türk Medeni Kanununun 162. maddesine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken”

 

© Copyright 2020 Asutay Law & Mediation