ASUTAY Droit & Médiation
Cliquez Pour Payer

TERK NEDENİYLE BOŞANMA

Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini 161-166 arasındaki altı maddede düzenlemiştir. Bu sebepler konularına, kanunda özel olarak düzenlenip düzenlenmediklerine göre "özel-genel boşanma sebepleri" ve evlilik üzerindeki etkilerine, evlilik birliğini çekilmez hâle getirip getirmediklerine göre "mutlak-nispi boşanma sebepleri" olarak sınıflandırılabilirler. 

"Özel bir boşanma sebebi" olarak kanunda sayılan "terk" başlıklı 4721 Sayılı TMK'nın 164. Maddesine göre; 

"Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise? terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz." Şeklinde düzenlenmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 164. Maddesinde belirtilen mutlak bir boşanma sebebi olarak açıklanan terk nedeniyle boşanma davası; terk eden veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmeyen eşe karşı "terk edilen eşin boşanma davası açabileceği" şeklinde yer alan hüküm ile dava açacak olanın terk edilen eş olduğu açıkça belirtilmiştir. Maddenin aynı fıkrasının son cümlesinde de: "Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır." düzenlemesi getirilerek, terk sebeplerine önceki hükümde yer almayan terk etmiş sayılma hali ilave edilmiştir.

Daha açık ifadeyle, yukarıya aynen metni alınan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 164. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi ile yeni getirilen düzenleme ile artık, eşini terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eş de, terk etmiş sayılmaktadır.

Şu durumda, maddenin tümü ele alındığında terk eden eş, terk edilen eş ve buna bağlı olarak "davaya hakkı olan eş" kavramlarının üzerinde durulmasında yarar vardır:

Önemle vurgulanmalıdır ki, burada "terk eden eş" kavramına sadece evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk eden veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmeyen eş girmemekte? yasanın açık hükmü gereği bu kavram diğer eşi terke veya dönmemeye zorlamakla terk etmiş sayılan eşi de kapsamaktadır.

Öyle ise, sadece eşi evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla kendisini terk eden veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmeyen eş değil, eşi tarafından terke zorlanan veya ortak konuta dönmesi engellenen eş de "terk edilen eş" kavramına girmektedir.

Zira yasa, diğerini ortak konutu terke zorlayan veya haklı sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eşin de terk etmiş sayılacağını açıkça düzenlemiş ve davaya hakkı olan eş kavramına yer vererek bu eşe de terk edilen sıfatıyla dava açma hakkı getirmiştir.

Nitekim öğretide de ortak konutta birlikte yaşayan eş, evden kovulmuş veya fiilen evden ayrılmaya zorlanmışsa, terk eden eş evden ayrılan eş değil, ayrılmaya zorlayan eş olarak kabul edilmektedir (Köseoğlu, Bilal-Kocaoğlu, Köksal: Aile Hukuku ve Uygulaması-Bilimsel Görüşler ve Yargı İçtihatları, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Ankara Ekim 2009, s. 42).

O halde, terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluş amacına da uygun olduğu anlaşılmaktadır.

Aksine görüşün kabul edilmesi halinde, evden kovulan veya fiilen ayrılmaya zorlanan eşin karşısında, haksız konumda bulunan eşe, boşanma davası açma hakkının tanınmasının, hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

Durum bu olunca, maddede "davaya hakkı olan eş" deyimini "terk edilen eş" olarak anlamak ve bu eşin dava hakkı bulunduğunu kabul etmek gerekir.

Bu açıklamalar karşısında terke dayalı boşanma davasında dava açma hakkı, kanunun açık deyimiyle sadece terk edilen eşe ait bulunduğundan, diğer eşi ortak konutu terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eş "terk eden eş" konumunda olmakla, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır.

Bu olgu ile yukarıda açıklanan diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı eşin gerçekte iddia ettiği gibi terk edilen değil, terk eden eş olduğunun kabulü gerekir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2020/2658 E. 2021/1627 K. 24.02.2021 Tarihli ilamında;Terk hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için öncelikli şart davalı eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla davacı eşi terk etmesi, haklı bir sebep olmadan 4 ay içerisinde ortak konuta dönmediği takdirde, çekilecek ihtara rağmen 2 ay içerisinde yine haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemiş olmasıdır. (TMK m. 164). Davalı-davacı erkeğin, eşine 02.10.2013 ve 16.01.2014 tarihlerinde ayrı ayrı terk ihtarı gönderdiği, eşinin evden ayrılmasından sonra evin kilidini değiştirdiği sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı-davacı erkeğin ihtarının samimi olmadığı anlaşılmaktadır.” Belirtilmiştir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2019/5550 E. 2019/9240 K. 25.09.2019 Tarihli ilamında; “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin babasının, davalı-karşı davacı kadını hamileyken, kadının ailesinin evine bırakıp gittiği, davacı-karşı davalı erkeğin, kadının ailesine kızını istemiyorum dediği, doğum sırasında ve sonrasında eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği gibi ortak çocuğu görmeye dahi gelmediği, çocuğun ve eşinin ihtiyaçlarını karşılamadığı anlaşılmaktadır. "Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır” (TMK m. 164/1). Somut olayda da terk edilen, davacı-karşı davalı erkek değil davalı-karşı davacı kadındır. Çünkü davalı-karşı davacı kadın ortak konuttan davacı-karşı davalı erkek tarafından gönderilmiş akabinde de kadının ailesine davalı-karşı davacı kadını istemediği beyan edilmiştir. Davacı-karşı davalı erkeğin terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Davacı-karşı davalı erkeğin terk sebebine dayalı boşanma davasının reddi gerekmektedir.” Belirtilmiştir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2015/25093 E. 2016/462 K. 13.01.2016 Tarihli ilamında; “Dava terk hukuki sebebine dayalı boşanma davasıdır (TMK m. 164). Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi gereğince boşanma davası açma hakkı, terk edilen eşe aittir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. (TMK m.164/1. fıkra son cümle). Toplanan delillerden davalı kadının eşini eve almadığı ve eşini ortak konutu terk etmeye zorladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda terk edenin davalı, terk edilenin de davacı olduğunda tereddüt bulunmamaktadır Daha önce taraflar arasında görülen davalı erkek tarafından açılan boşanma davasının reddine kadının açtığı bağımsız tedbir nafakası davasının kabulüne karar verildiği, kararın 14.01.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı ortak konuta dönmek için 18.05.2012 tarihinde ihtar çekmiş, ihtar 24.05.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, terke dayalı dava ise 22.08.2012 tarihinde açılmıştır. Dinlenen tanık beyanlarından da davacının, eşine terk ihtarının tebliğinden itibaren iki aylık süre içinde 24.07.2012 tarihinde ortak konuta gittiği ancak davalı kadının eşini eve almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının haklı bir sebep olmaksızın davacının ortak konuta dönmesini engellediği sabittir. Türk Medeni Kanunun 164. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçeli ile reddi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.” Belirtilmiştir. 

Yargıtay HGK’nun 2013/2-1688 E. 2015/1032 K. 13.03.2015 Tarihli ilamında; “Bu açıklamalar karşısında terke dayalı boşanma davasında dava açma hakkı, kanunun açık deyimiyle sadece terk edilen eşe ait bulunduğundan, diğer eşi ortak konutu terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eş "terk eden eş" konumunda olmakla, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır.  Bu olgu ile yukarıda açıklanan diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı eşin gerçekte iddia ettiği gibi terk edilen değil, terk eden eş olduğunun kabulü gerekir.” Belirtilmiştir. 

Yargıtay 2.HD.’nin 2014/890 E. 2014/11868 K. 29.05.2014 Tarihli ilamında; “Davacı koca 01.11.2011 tarihinde ihtar isteğinde bulunmuş, ihtar kararı davalı kadına 12.11.2011'de tebliğ edilmiş, dava ise 12.06.2012'de açılmıştır. Davalı kadın, davacının davet ettiği ortak konuta dönmeme sebebi olarak "ayrılık öncesi davacının ailesinin sürekli ortak konuta gelmesini" göstermiştir. Terk sebebiyle açılan davanın reddedilebilmesi için, terkte haklı olmak kafi olmayıp, ihtar üzerine dönmemekte haklı olduğunun da kanıtlanması gerekir. Davalı kadın ihtar üzerine ortak konuta dönmemekte haklı olduğunu kanıtlayamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın kabulü gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” Belirtilmiştir. 

© Copyright 2020 Asutay Droit & Médiation